Forumumuzdaki içeriğin %80 fazlasını görüp kullanabilmeniz için 10 sn. aktif hale gelecek üyelik sistemimizi kullanmanız gerekmektedir.
Şuan üye olmadığınız için link ve menü elemanlarının çoğunu göremiyorsunuz. Lütfen ÜYE olunuz...
Forumumuzdaki içeriğin %80 fazlasını görüp kullanabilmeniz için 10 sn. aktif hale gelecek üyelik sistemimizi kullanmanız gerekmektedir.
Şuan üye olmadığınız için link ve menü elemanlarının çoğunu göremiyorsunuz. Lütfen ÜYE olunuz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Şizofren Çağ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Crew
Admin
Crew


Mesaj Sayısı : 604
Points : 1621
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 15/04/09

Şizofren Çağ Empty
MesajKonu: Şizofren Çağ   Şizofren Çağ EmptyPaz Nis. 26, 2009 2:18 pm

Birileri her daim neler yapmamızı nasıl düşüneceğimizi fısıldar kulağımıza. Yok edici gizli düşmanlarımız yaşamı tanıtmaya çalışırken bilmeden istemeden elinizden alırlar kişiliğinizi.


Onlar gibi düşünmenizi isterler. Saksıda bir lale yerine, çikolata yetişen bir saksı çizmiştir. Saçmalama çocuğum. Hiç saksıda çikolata yetişir mi..!? gibi sözlere çocukluğun karşı konulamayan masumiyeti ile boyun eğersiniz. Sonra eğitim yılları başlar. ArtıkvÖğretmenleriniz vardır. Nasıl olmanız gerektiğini, kimi zaman acıyan kulağızda, kimi zaman yüzünüzde patlayan tokatla hissedersiniz. Gençlik yılları ise topyekün nasihat dinlemeyle geçer. Bizim zamanımızda diye başlayan demeçlerin arkası bir türlü kesilmez. Evlenirsiniz eşiniz; çalışırsınız amiriniz... Hep vardır birileri... Doğumdan ölüme kadar.

Sürekli bir şeylerin huzursuzluğu ve güvensizliği içinde yaşamaya başlarsınız ve bu durumda da aradığınız tek şey güven ve huzur olur. Yani, sizde olmayanı, olduğunuzun tam karşıtını. Karşıtınızı bulduğumuz anda korku da beraberinde girer hayatınıza, korku kaybetmeyi, tedirginligi doğurduğunda yaşamdaki tüm sorunlarınızın nedenini yaratmış oluyoruz. Tüm bunlar olurken kendimizi bir kez bile olduğumuz gibi görmeyi hiç aklımıza getirmiyoruz. Birey olarak, fert fert değişimin korkunç ağırlığının altında kendimizi tamemen kaybediyoruz. Biz bizden habersiz birileri için bir yerlere gidiyor, bir şeyler yapmaya başlıyoruz. Yeter ki uyum içinde olalım ve kaybetmeyelim... Hayattan zevk almak için tek fantezimiz bunlar olmaya başlıyor.

Geçmişimizden taşıdığımız, eğitimden edindiğimiz, sıradan ilişkilerde yüklendiğimiz alışkanlıkların temelinde kendimize mi, yoksa geçmişten kalanlara mı bırakmışız irademizi anlayamıyoruz. Örneğin öfkemiz, kıskançlığımız, bunalımlarımız, özentilerimiz, bencilliklerimiz vs. içimizde bu duygulardan biri ayağa dikildiğinde ne yapıyorsunuz? Böyle zamanlarda kendimde değildim tesellisiyle avunmaktan başka!

Hepinizin varlığının özünde; paylaşmayı işbirliğini, başkalarıyla birlikte iyi niyetle ve uyum içinde yaşamayı isteyen, birlik ve beraberlik arzusu vardır. Hepinizin her şeyden sorumlu olduğu bütünlük anlayışına olan ihtiyacınız ise her geçen gün artmakta. Fakat öncelikli kendiniz olmalısınız, sizin istek ve yaşama dair hayalleriniz olmalı... Çünkü özgürlüğümüz kendimizi dürüstçe gerçekleştirebilme ile ilgilidir. Özgürlük; yetki, yetenek ve bireysel sınırlarının bilincinde olarak, kendine karşı sorumluluk duymak, her hangi bir zorlama olmaksızın düşünme, karar verebilme ,hissedebilme ve davranabilme imkanıdır. Tüm yapmamız gereken benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.

Asya'da maymun yakalamak icin kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüktür, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında, bu maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece onun kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Halbu ki yapması gereken tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde sahip olma duygusu o kadar güçlüdür ki, tuzaktan kurtulamaz. Bizi tuzağa düşüren ve orda bulunmamıza neden olan tek şey arzularımız ve bağımlı oluşumuzdur.

Herhangi bir şeyi kaybetmekten korkmadığımızda, kaybedilecek bir şey olmadığının şuuruna vardığımızda özgürüz demektir.

Sözlük anlamına bakıldığında, bilindiği gibi bir şeyden kurtulma, bağımsızlaşma, tutsaklığın sona ermesi vb. olarak belirtilebilir. Dolayısı ile cezası sona eren mahkum için özgürlüğüne kavuştu denir. Benimse üzerinde durmak istediğim içsel özgürlük, öncelikle toplumsal kurallardan, öğrenilmiş davranışlardan, hurafelerden özgürleşmek... Gerçi Devletler dediğimiz organizasyonlar her zaman içsel özgürlüğe karşı hoşgörüsüz davranmıştır. Çünkü toplum için önemli olan birey değil, bir çeşit sürü olan toplumun devamını sağlamaktır. Hallacı Mansur, Nesimi, Muhyiddin-i Arabi ,Sokrat, Bruno gibi bu konuda ilk aklıma gelen insanları ya cezalandırmışlar ya da aşağılamışlardır. Bunun zor olduğunu kabul ediyorum. Ama insanlar değişmez lafına aldırmayın. Her insan bir noktada değişiyor... Üstelik, tuhaf hallerinizden dolayı da insanlar sizden uzaklaşabilir. Kim olduğunuzu bilmek içsel özgürlüğü yakalayabilmek için, birşeyler öğrenmenize gerek yoktur. Yalnızca bildiğiniz bir kaç şeyi unutmak yeterlidir. Örnegin; tuhaf olduğunuzu düşünen insanların düşünceleriyle ilgilenmeyi unutarak başlayabilirsiniz. Çünkü bunların bir önemi yok; ben çok bunaldığımda My Name is Earl izliyorum. Tavsiye ederim...

Asu Mansur
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.trforumu.yetkinforum.com
 
Şizofren Çağ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Sağlıklı Yaşam :: Psikoloji üzerine-
Buraya geçin: