|
| | Mehmetçik Şiirleri | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| Konu: Mehmetçik Şiirleri Cuma Nis. 17, 2009 10:52 am | |
| Mehmetçik Şiirleri
Çanakkale Şehitlerine Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi. -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihânın duruyor karşında, Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk: Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ! Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil, Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil, Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz. Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb, Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere, Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer; Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi; 'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi. Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek. Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istiâb. 'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına; Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana. Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i, Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber. Mehmet Akif Ersoy | |
| | | Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| Konu: Geri: Mehmetçik Şiirleri Cuma Nis. 17, 2009 10:54 am | |
| BU VATAN KİMİN?
Bu vatan, toprağın kara bağrında Sıra dağlar gibi duranlarındır Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini toprağa verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından, Şahlanıp köpüren ırmaklarından, Hudutlarda gaza bayraklarından Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen Huduttan hududa yol bulup koşan, Şimşek gibi çakan, del gibi coşan, Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine, Göğsünden vurulup tam ercesine, Bir gül bahçesine girercesine, Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan, Nehirler gazidir, dağlar kahraman. Her taşı bir yakut olan bu vatan Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay’ım ne desem ziyade değil, Bu sevgi bir kuru ifade değil. Sencileyin hasmı rüyada değil Topun namlusundan görenlerindir!
Orhan Şaik GÖKYAY | |
| | | Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| Konu: . Cuma Nis. 17, 2009 10:54 am | |
| ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni Of gençliğim eyvah
Çanakkale köprüsü dardır geçilmez Al kan olmuş suları bir tas içilmez Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı Anne ben gidiyorum düşmana karşı Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde bir dolu testi Anneler babalar ümidi kesti Of gençliğim eyvah
Çanakkale'den çıktım yan basa basa Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde sıra söğütler Altında yatıyor aslan yiğitler Of gençliğim eyvah
Çanakkale'den çıktım başım selamet Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet Of gençliğim eyvah | |
| | | Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| Konu: . Cuma Nis. 17, 2009 10:55 am | |
| DUR YOLCU! Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın, Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın, Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda, Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda, İstiklal uğrunda, namus yolunda, Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele, Son vatan parçası geçerken ele, Mehmed’in düşmanı boğuldu sele, Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin, Bir harbin sonunda, bütün milletin, Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
NECMETTİN HALİL ONAN | |
| | | Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| Konu: . Cuma Nis. 17, 2009 10:55 am | |
| NAMAZ
İngilizin vakit vakit gemilerden, siperden.. Yine bolca gülle, bomba savurduğu bir gündü. Hızlı hızlı geçiyordum, tehlikeli bir yerden Birdenbire gözlerime büyük bir şey göründü.
Böyle büyük görünen şey küçücük bir insandı, Fakat bana çok dokundu, ayaklarım bağlandı.
Ateşlerin yaladığı bu düzlükten geçerken Güllelerin cehennemlik yağmurundan kaçarken Yolun biraz kenarında, tek başına bir nefer, Pervasızca bombalardan, ateşlerden, her şeyden
Kendisine, süngüsünden bir mihrapçık kurmuştu. Sonra onun karşısında namazına durmuştu.
Ne havada ıslık çalan ve düştüğü yerlere Kızgın çelik dahmelerle ölüm saçan gülleler Ne semada ifrit gibi, vızıldayan tayyare… Ne dünyalık bir düşünce, ne bir korku, ne keder
Onun demir yüreğini oynatmaktan acizdi, Sanki toplar , şarapneller tehlikesiz, sessizdi!
Potinleri yanındaydı. Onun büyük saygısı Kunduralı ibadeti görmüyordu muvafık. Böyle temiz bit yüreğin bütün işi kaygısı, Elbet Hakkın rızasına olmalıydı mutabık.
Kuru toprak üzerinde kundurasız kılınan Bu namazın pek uygun bir kubbesiydi asuman
Bir ç** ona gölgesinden yapmış idi seccade Sanki tekbir alıyordu, vakit vakit, top sesi… Gözlerinin, sade akı beyaz kalan yüzünde Parlıyordu, o sarsılmaz imanının gölgesi
Bir Müslüman nasıl olur, bu levhadan anladım, Hürmetlerle yavaş yavaş sokuldum beş on adım
Başındaki kabalağın gölgesine gömülen Süzük gözler dikilmişti o süngüden mihraba Hakkın büyük divanında eli bağlı, dururken Artık o, can kaygısını almıyordu hesaba.
Allah Allah, bu ne yüksek bir imandır ya Rabbi Bir Müslüman, ne büyük bir kahramandır ya Rabbi! Kahramandır çünkü toplar etrafında patlarken Zerre kadar titremedi, namazını bozmadı. Dört yanına ateş saçan, türlü türlü afetten Sanki onu koruyordu bir meleğin kanadı.
Onun böyle tevekkülü bana pek çok dokundu Yüreğimi bir şey ezdi… İki gözüm sulandı.
Ey medeni İngilizler! Daha varsa getirin İnsanları, küme küme öldürecek şeyleri… Getirinde şu Cenneti Cehenneme çevirin. Bak onlar korkutur mu, bir Müslüman neferi?
Bunu hala anlamıyor ne Hamilton, ne Grey Müslüman’ı korkutamaz Allah’ından başka şey.
Böyle dalgın, düşünerek geçerken ben yanından Sağa sola selam verdi, namazını bitirdi. Sonra, biraz kımıldadı. Ellerini, yaradan Tanrı’sına dua için gökyüzüne çevirdi.
Şimdi artık, Allah’ına döküyordu derdini Gözlerini kapamıştı, unutmuştu kendini
Tanrısına karşı, boynu bükük duran bu nefer Korku bilmez bir yiğitti…hürmetlerle eğildim Duasına mutlak “amin” diyorlardı melekler. Kendimi pek fazla gördüm, usul usul çekildim!
Ben giderken kulağıma değdi onun sadası: “Allahümme salli ala seyyidina…” duası
Çekilmiştim fakat hala geriye Bakıyordum ne yapıyor o diye Ben merakla, böyle durup bakarken O, doğruldu silkinerek yerinden Tanrı’sıyla hesabını bitirdi Süngüsünü kılıfına geçirdi Gidiyordu… arkasından seslendim Dönüp baktı, cevap verdi: “Efendim!” “Uğurola acelen ne hemşerim Biraz eğlen, gel cigara içelim” “Yok efendi, afedersin işim var, Öğle çokluk eğlenemem vakit dar.” “Adam sen de, ne olurmuş, gel biraz, Şuracıkta oturalım” “Olamaz, sonra belki yetişemem nöbete Buradan daha epey sürer şu tepe. Başka vakit görüşürüz inşallah.” “Selametle koç yiğidim eyvallah Fakat bari, şu paketi olsun al.” “Eksik olma tütün içmem, hoşça kal!” Bir söz daha: “Neredesin?” “İlerde, Kanlı sırtın önündeki siperde.” Böyle deyip şahin gibi süzüldü, Sanki bir aslandı çözüldü. Kanlı sırtın önlerinde eğlenirmiş bu aslan, Fakat bilmem bu toprağın kansız yeri neresi? Düşmanlar da şahittir ki, seller gibi çağlayan Türk kanıyla yoğrulmuştur bütün dağı, deresi
Sen de işte o fedakar erlerdensin ey yiğit! Vazifen pek mukaddestir, ama durma haydi git
Adı neydi, nereliydi? Soramadım kendine Fakat onun Türk olduğu lisanından belliydi, Adı Mehmet, ya Ahmed’miş anlamaya hacet ne? Oradaki yiğitlerin hepside bir halliydi.
Hepsi dindar, hepsi nazik, hepsi tosun, hepsi mert Hepsinde de düşman kini bir onulmaz acı dert
Selam size, ey Bursa’nın, Ankara’nın, Konya’nın Vatan için ölümleri şeref bilen evladı! Emin olun, sizden akan bir damlacık al kanın Elemiyle bir milletin bütün ruhu kanadı.
Şimdi hala, nerde görsem kabalaklı bir asker Hatırıma gelir hemen namaz kılan o nefer.
Ahmet NEDİM, Kasım 1915
| | |
| |
| | | Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| Konu: . Cuma Nis. 17, 2009 10:56 am | |
| FATİHİN FEDAİ'LERİ OLARAK GELİYORUZ... Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek; Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek
Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın? Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!
Sen de geçe bilirsin yardan, anadan, serden.... Senin de destanını okuyalım ezberden... Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...
Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın... Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!
Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini... Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini? Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!
Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleyman'dır. Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan'dır. Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!
Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan! Sana selam getirdim Ulubat'lı Hasandan....
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın; Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin! Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın! Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...
Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın? Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!
ARİF NİHAT ASYA
En son Crew tarafından Cuma Nis. 17, 2009 10:59 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| Konu: Geri: Mehmetçik Şiirleri Cuma Nis. 17, 2009 10:56 am | |
| Asker Günlüğüm
Koğuş kalk saat altıda Tan ağarmadan başlar asker günlüğüm Kimi evinden uzak, kimi yatıda Hasreti yakıcı asker günlüğüm.
Sabah erkenden ilk iş mıntıka Bazımız yenici bazımız antika Hallerimiz uymaz oldu mantığa Mantığımı aldı asker günlüğüm.
İçtimadan önce kahvaltı Yemekhane binanın altı Gün altmış ay on altı Saymakla bitmez asker günlüğüm.
Zinde olmalı askerin kafası Koğuşta yapılır yat yoklaması Yoğun günün ardından iyi gelir uyku sefası Ne rüyalar görür asker günlüğüm.
Farksızdır akşamımla sabahım Daimi sırdaşım bir tek Allah’ım Nöbet arkadaşım G-3 silahım Nöbette geçer asker günlüğüm.
Güven Aydın | |
| | | Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| Konu: Geri: Mehmetçik Şiirleri Cuma Nis. 17, 2009 10:57 am | |
| Rüyamda gördüm anne kucağı Uyandım baktım asker ocağı Felek vurdu kalbimde bıçağı Ağlama anam dönerim bir gün
Ben asker oldum olalı 378 günüm doldu Mısralarımı yazarken gözlerim doldu Söyleyin anama ağlamasın Yıkasın gömnleğimi dolabıma assın Beni hatırladıkça resmime baksın Ağlama anam dönerim birgün
Diyarbakır’ın içinde bir küçük çarşı Hasretim artıyor anama karşı Babama kardeşime sevgilime karşı Ağlama anam dönerim birgün | |
| | | Crew Admin
Mesaj Sayısı : 604 Points : 1621 Reputation : 0 Kayıt tarihi : 15/04/09
| | | | | Mehmetçik Şiirleri | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|